T.C.
HATAY OLAĞANÜSTÜ HAL VALİLİĞİ’NE
İDARİ İŞLEME İTİRAZ
EDEN :Antakya Samandağ İskenderun İlçeleri Sosyal Yard.Day.ve Çevre
Gönüllüleri Derneği
Katip Mustafa Çelebi mh.Hasnun Galip sk.no:1/4 Beyoğlu-İst.
VEKİLLERİ : Av. Metin ALTAN
Av. Figen ERBEK
Av. Yavuz DENİZ
Av. İnan UÇAR
Av. Yüksel SEYYAH
Av. Şemse KUTSAL
Av. Seher ERİŞ
Av. Denizhan ERBEK
İTİRAZ EDİLEN İŞLEM :
KONU : Bölgede enkazın denetimsiz, kontrolsüz bir şekilde kaldırılması, taşınması, yaşam alanlarına yakın mesafelerde biriktirilmesi nedeniyle kamu sağlığı ve güvenliğini tehlikeye düşüren eylemlerin dayanağı olan ancak ulaşamadığımız idari işlem ve kararların öncelikle ve ivedilikle tedbiren durdurulması, işlemin itirazen geri alınmasına ve yeniden düzenlenmesine karar verilmesi talebidir.
A Ç I K L A M A L A R
1 - Bölgemizde, 06/02/2023 tarihinde saat 04.17 sıralarında Kahramanmaraş İli /Pazarcık İlçesinde meydana gelen Hatay ili de dahil olmak üzere çevredeki bir çok il ve ilçede etkili olan deprem nedeniyle, ilimiz Hatay’da yaşanan afet bin yılın felaketi olarak açıklanmıştır. Hatay'da , deprem sonrasında aralarında büyük çoğunluğunun eski yapıların oluşturduğu on binlerce bina yıkılmış olup; yıkılmayı bekleyen binlerce ağır ve orta hasarlı yapılar da mevcuttur.
2 - Yıkılan ve yıkılacak binaların çoğunluğunu eski yapılar, binalar oluşturmaktadır. Eski binaların diğer bir özelliği de ASBEST içeren imalat ve benzeri malzemelerin yoğun bir şekilde kullanılmış olmasıdır. Depremden dolayı yıkılmış ayrıca yıkılacak binalarda Asbest yoğun bir şekilde bulunmaktadır. ASBEST yapı malzemeleri içinde ; yalıtım, asbestli şerit ve kordonlar, asbestli kaplama ve paneller, asbestli kağıt ve mukavva, asbestli dekoratif boya ve sıva, asbestli zift ve katran, asbestli yer döşemeleri, asbestli çimentodan mamul oluklu çatı kaplaması, asbestli çimentodan mamul su oluğu ve su borusu gibi imalatlarda bulunmaktadır. Asbest kullanımı 2010 yılında yasaklanmış olup, 2010 yılı öncesi binalarda yoğun olarak kullanıldığı bilinen bir husustur.
3 – Antakya, Defne, Samandağ ve diğer ilçelerde , enkaz kaldırılırken, hasarlı binalar yıkılırken , enkazın taşınması, dökülmesi ve biriktirilmesi sırasında ortaya çıkan ASBESTİN yayılmasına engel olacak tedbirlerin/önlemlerin hiçbir şekilde alınmadığı görülmüştür. Hatay adeta toz bulutu altında kalmıştır. Bu anlatılanlar herkesin marufu olan olgular olup, sosyal medyada, yazılı , basılı ve görsel medyada yer almıştır. Çevre Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde yer aldığı üzere, enkazın taşınması sırasında branda kullanılmaması, iş makinaları tarafından sulama yapılmaksızın kaldırılması, enkazda ölçüm yapılmaması vs. gibi halkın sağlığını yok sayan , bölgede uzun vadede yaşamsal risk oluşturacak eylemlerin başında gelmektedir. Yine enkazın döküldüğü ve biriktirildiği alanların yerleşim bölgelerine yakınlığı, tarım bölgeleri olduğu dikkate alındığında; çevrede yaşayanların; çevresel ve sağlıklı ortamda yaşama hakkını ve hatta yaşam hakkını ihlal eder niteliktedir.
Asbest, tarım alanları yönünden de büyük tehlikeler arz etmekte, bölgede 50 yıl sürecek bir tahribata yol açtığı kanıta muhtaç değildir.
4 - Asbest, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne bağlı bir kuruluş olan Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi (IARC: International Agency for Research on Cancer) tarafından “Kanserojen Maddeler Listesinde” Grup 1A kanserojen olarak tanımlanmıştır.
Asbest; doğal yollarla oluşmuş lifsi yapısı olan altı çeşit mineralin genel ismidir. Magnezyum silikat, kalsiyum-magnezyum silikat, demir-magnezyum silikat veya sodyum-demir silikat bileşiminde bulunan asbest lifleri farklı uzunlukları, çapları, eğilip bükülmesi ve kırılganlıkları ile ateşe, kimyasallara ve darbeye dayanıklı, iletkenlik özelliği olmayan silikat mineralleridir . Bu nedenle ticari olarak yaygın olarak kullanılmıştır.
Asbest;
- Yüksek ısıya, aşınmaya ve paslanmaya karşı dayanıklıdır.
- Erime noktası 1000°C’nin üzerindedir.
- Asit ve baz gibi aşındırıcı kimyasallara dayanıklıdır.
- Elektrik geçirgenliği çok azdır.
- Yüksek elastikiyet ve sertleşebilirlik özelliğine sahiptir.
- Çimento ve benzeri malzemelerle karıştırıldığında yüksek dayanım
sağlar. (KAYNAK : https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1276996, erişim tarihi 26.03.2023)
Kurumların tedbirsiz, özensiz kanuna aykırı eylemlerinin etkisinin yıllarca süreceği sabittir. Bölgede yaşayan insanların , kanserojen maddeler listesinde olarak görülen asbeste maruz bırakılması yaşama karşı kasıt olarak görülmelidir.
5 - Asbest solunduğunda akciğerde birikir. Pürüzlü ve çengelli yapısı nedeniyle akciğerde doku zedelenmesine neden olur. Asbest liflerinin solunum yoluyla akciğerlere ulaşması ve burada birikmesi neticesinde benign (iyi huylu) ve malign (kötü huylu) olmak üzere bazı hastalıklar ortaya çıkar. Plevra, akciğerlerin üzerini örten ince zardır. Plevral plak asbeste maruziyet sonucu akciğer zarında kalınlaşma ve kireçlenme meydana gelmesidir. Diffüz plevral kalınlaşma asbeste maruziyet sonucu meydana gelen iyi huylu akciğer hastalığıdır. Akciğer zarının kalınlaşmasıdır. Diffüz plevral kalınlaşma oluşumunda plevral plaklara kıyasla daha fazla asbest teması gereklidir. Asbestozis, yüksek dozda asbest fiberlerine maruziyet sonucunda uzun sürede gelişen ve yaygın hasara neden olan bir çeşit akciğer fibrozisidir. Nefes almada zorluk ve öksürük görülür. Hastalığın şiddeti kişinin maruz kaldığı asbest miktarı ile maruziyetin başladığı ve devam ettiği süreye bağlıdır. Hastalık asbeste maruziyet kesilse bile ilerlemeye devam eder . Perikard, kalbi ve büyük damarları çevreleyen koniye benzer torba şeklinde bir yapıdır. Kalbin kasılması sırasında kayganlığı sağlar. Perikard hastalıklarından en bilinenleri benign ve malign tümörlerdir. Malign tümör dendiğinde asbest ile ilişkili mezotelyoma akla gelir. Tümörler benign ise operasyonla alınır ancak malign olanların operasyon şansı yoktur. Asbeste maruziyet sonucu oluşan kötü huylu hastalıklardan mezotelyoma akciğer zarı kanseridir. Hastalığın en bilinen belirtileri göğüs ağrısıdır, nefes darlığı sıklıkla gözlenir. Daha az görülen belirtiler öksürük, kilo kaybı ve ateştir. Bu belirtilerin sebebi göğüs duvarı ile akciğerler arasında sıvı birikmesidir. Asbest maruziyeti nedeniyle akciğer kanseri dışında başka kanserlerin de oluştuğu konusunda kesin kanıt bulunmamakla birlikte, 20 yıl ve daha üzeri asbest ile çalışan kişilerde larynx (gırtlak) kanseri, mide-bağırsak kanseri, böbrek kanseri ve yumurtalık kanseri gibi kanserlere rastlanmaktadır . (KAYNAK : https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1276996, erişim tarihi 26.03.2023)
Asbestin 1970 yılından sonra yapılan yapılarda yalıtım, çimento kaplamalar, yanmazlık ve yalıtım gerektiren yerlerde kullanıldığı düşünülür ise, bina yıkımı sadece bölgedeki insanları, yıkımda çalışanlar için değil, çevresel açıdan da riskler taşımaktadır. Diğer yandan hafriyat toprağı ile atılan asbestli malzeme atıkları çevresel kirlenmeye yol açmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Asbestin içinde bulunduğu imalatların yıkılan ve yıkımı beklenen binalarda oldukça yaygın olduğu , mahkemelerin delil tespiti sırasında tarafımızca da görülmüştür. Dolayısıyla yetkililerin bu konuda tedbir almaksızın işlem yapması hepimizi doğrudan ilgilendiren bir husustur.
6) KONUYA DAİR MEVZUAT VE DÜZENLEMELER:
Mahkemenize yapılan iş bu başvurunun yasal dayanakları aşağıda yer almaktadır. Asbestin insan ve çevre , canlı sağlığı üzerinde ölümcül etkisi açıktır. İnsan yaşamı, çevrenin korunması ve doğada yaşayan bilumum canlının hayatının korunması, sağlıklı çevrede yaşamının sağlanması bu konuda sürdürülebilirliğin sağlanmasının devletin yükümlülüğü olduğu açıktır. Aşağıda bir kısım mevzuat yer almakla , ivedi olarak bu konuda tedbir alınması yasal zorunluluk olduğu da açıktır.
6.a) Anayasa madde 56.Maddesi; " Sağlık, Çevre ve Konut " başlığı altındaki
- Sağlık Hizmetleri Ve Çevrenin Korunmasına Dair ,maddesinde
"Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir..”
6.b)AİHS 2.maddesi “herkesin yaşam hakkı yasa ile korunur”.AİHM 30.11.2004 tarihli Öneryıldız/Türkiye davasında “Mahkeme özellikle, Hükümetin, söz konusu gecekondu bölgesinin sakinlerini burada yaşamanın arz ettiği riskler konusunda bilgilendirmemiş olduğunu gözlemlemiştir. Hükümet bu konuda bilgilendirme yapmış olsaydı dahi insanların hayatını tehlikeden koruyacak gerekli uygulama tedbirlerini alma sorumluluğu devam etmekteydi. Düzenleyici çerçeve eksikti; zira çöp dökme alanının açılması veya faaliyetleri ile ilgili tutarlı bir denetim sistemi mevcut değildi.”şeklindeki kararından anlaşılacağı üzere,çevre ile ilgili tedbirlerin alınmaması neticesinde hayati risk oluşması halinde AİHS 2.maddesinin ihlali anlamını taşımaktadır.
6.c) Çevre Kanunu ;
Kanunun amacını açıklayan 1. Maddesinde; "Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır." olarak düzenlenmiştir.
Çevre Kanunu 3. Maddesinde; a fıkrasında; “Başta idare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.”,
b fıkrasında; “ Çevrenin korunması, çevrenin bozulmasının önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi alanlarındaki her türlü faaliyette; Bakanlık ve yerel yönetimler, gerekli hallerde meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparlar.”
f fıkrasında; “Her türlü faaliyet sırasında doğal kaynakların ve enerjinin verimli bir şekilde kullanılması amacıyla atık oluşumunu kaynağında azaltan ve atıkların geri kazanılmasını sağlayan çevre ile uyumlu teknolojilerin kullanılması esastır.”
ı fıkrasında; “Bölgesel ve küresel çevre sorunlarının çözümüne yönelik olarak taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar sonucu ortaya çıkan ulusal hak ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi için gerekli teknik, idari, mali ve hukuki düzenlemeler Bakanlığın koordinasyonunda yapılır.”“Gerçek ve tüzel kişiler, bu düzenlemeler sonucu ortaya çıkabilecek maliyetleri karşılamakla yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Devamla; Kirletme Yasağı başlıklı 8. Maddesinde; “ Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler”
Çevrenin korunması başlıklı 9 maddesinin “g” fıkrasında ; “ Çevrenin korunması amacıyla, Doğal kaynakların ve varlıkların korunması, kirliliğinin ve tahribatının önlenmesi ve kalitesinin iyileştirilmesi için gerekli idarî, hukukî ve teknik esaslar Bakanlık tarafından belirlenir”
6.C) Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmeliğinin 16. Maddesi,
Yıkımda asbest ve diğer tehlikeli atıkların tespiti ve sökümü başlığı altında düzenlenmiş olup, “ (1)Yıkıma başlanılmadan önce asbestli imalatın var olup olmadığı, varsa asbest içeren imalatlar için asbestin türünü, miktarını ve yerini belirlemeye yönelik envanter çalışması yapılması zorunludur. Envanter çalışması sırasında katı numune alma ve analiz işlemleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından katı numunede asbest tür tayini parametresinden yetkilendirilmiş bir laboratuvar tarafından yapılır. Asbest ve diğer tehlikeli maddeleri içeren imalatlar, yıkım faaliyetinden önce belirlenerek sökülür, ayrı olarak toplanır ve Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre bertaraf edilir.
(2) Asbest söküm işlemleri, TS 13895 Asbest İçeren Malzemelerin Sökümü ve Asbest Bertaraf Yöntemleri Kılavuzuna uygun olarak yapılır.
(3) Yıkım ve söküm işlemleri sırasında, 25/1/2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliğe uyulur.
Bu maddede açıkça asbestli atıkların tespiti ve sökümünün nasıl yapılacağını ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Bu hükme rağmen Hatay’da gerçekleştirilen yıkım, enkaz kaldırma, toplanması, biriktirilmesi işleminde mevzuata hiçbir şekilde uyulmadığı , adeta yok sayıldığı görülmektedir.
6.d) Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmeliğinin ,
“Toz emisyonu başlığı altındaki 18. Maddesi; (1) Yıkım faaliyetleri sırasında oluşacak toz emisyonunun kontrolü için alınması gereken önlemler çevre yönetimi hizmeti yeterlik belgesini haiz çevre görevlisi veya çevre mühendisi tarafından belirlenir ve yıkım planına eklenir.
(2) Yıkım faaliyetlerinde oluşacak toz emisyonunun kontrolü ile ilgili TS 13633 standardına uygun olarak faaliyetler yürütülür.
(3) Toz emisyonunun kontrolü amacıyla TS 13883 Toz Bastırma Sistemleri-Mekanik Özellikleri Standardına uygun toz bastırma sistemlerinin kullanılması zorunludur.”
6.e) Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğinin
Hafriyat Toprağı ile İnşaat/Yıkıntı Atıklarının Taşınması Sırasında Alınacak Önlemler Başlığı altındaki 25 maddesinde; “Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının taşınması sırasında çevrenin kirletilmemesi, trafiğin aksatılmaması ve can ve mal emniyeti için gerekli tedbirler öncelikle nakil işlemlerini gerçekleştiren kişi veya firma tarafından alınır. Taşıma sırasında oluşabilecek çevresel kirlenmeyi önlemek amacıyla araçların üzerleri uygun malzemeyle kapatılır. Araçlara kapasitenin üzerinde yükleme yapılmaz ve araçlar tekerleklerinde
olabilecek çamur ve benzeri kirlilik temizlendikten sonra trafiğe çıkartılır. Belediye ve mahallin en büyük mülki amiri, atık taşıyan araçların şehir içi trafiğini olumsuz etkilememesi için bu araçların belirli saatler arasında trafiğe çıkmaları konusunda düzenleme yapma yetkisine sahiptir.”
Bölgede gerek enkaz kaldırılırken, taşınırken, gerek yıkım yapılırken gerekse enkazın toplandığı/biriktirildiği yerlerde yasada öngörülen tedbirlerin alınmadığı, böyle bir çalışma olmadığı/yapılmadığı bilinmektedir. Yıkımın büyüklüğü, yaygın alanda gerçekleşmiş olması nedeniyle hepimizin tanık olduğu bir durum halinde gelmiştir. Herkesin malumu olan bir konuda ayrıca delil tespiti altında zaman kaybetmeye, insan sağlığını risk altında tutmaya devam etmek dahi riskli bir durum haline gelmiştir. Yakın zamanda kaldırımda yürümekte olan bir vatandaşımız moloz yüklü bir kamyondan sarkan demirlerin çarpması (kaldırımda yürümekte olan bir yurttaş olduğunu tekrar etmekte fayda var) ağır bir şekilde yaralanmıştır. ******Örnekler çoğaltılabilir*****
Bölgede bu çalışmaları, kurum ve özel şirketler birlikte yürütmektedir. Yıkılacak binaların listesi Hatay Valiliği web sitesi olan http://www.hatay.gov.tr/ de yayınlanmaktadır. Ayrıca belirtmek isteriz ki OHAL olması gerekçesiyle bu çalışmaları yapan kurum, kuruluş ve şirketlerin isimlerine ulaşılamamıştır. Oysa ki hepimizin sağlığını, hayatını riske atan bir iş ve işlemlere erişilmemesi dahi başlı başına yaşam hakkının ihlaline kadar uzanan bir durumdur.
Bölgece OHALİN varlığı, uygulanması o insan sağlığını ve yaşamını tehlikeye atmak için yasal bir gerekçe oluşturamaz.
Netice itibariyle,dilekçemizin “6” numaralı bendinde belirttiğimiz ve diğer mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde , halkın sağlığını, yaşam hakkını , doğayı, canlıları , yeraltı ve yer üstü kaynaklı korumakla yükümlü idarenin aksi yöndeki eylemlerini doğuran idari işlemin tarih ve numarasının tarafımıza bildirilmesine,bahsi geçen idari işleme dayalı idarenin yasaya aykırı eylemlerinin ivedilikle durdurulmasını, idari işlemin itirazen kaldırılmasını,enkaz kaldırma çalışmaları yapılırken depremzedelerin mal ve can güvenliğinin dikkate alınmasına karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz.
05.04.2023