DÜNYA BİR MAHŞER YERİ İKEN

Dostlar,

Muharrem matemimizin dördüncü günündeyiz. Dünya bir ateş topu gibi, çağın YEZİTLERİ mazlumlara eziyet etmeye devam ediyor. Bize düşen ise, bu dünyada, yakın ve uzak çevrelerimizde olan bitenleri KERBELÂ faciasının öğrettikleri ve ALEVÎ düşüncesinin öğretileri üzerinden anlamaya ve çözmeye çalışmak.

Kötülüğü kendisine bayrak edinmiş, insan hakları, adalet, hukuk, demokrasi gibi kavramları göz ardı etmiş bir yöneticiler dalgası sardı dünyamızı. Geçen yüzyılda iki cihan savaşının acısı ile toplumlara büyük ölçüde hâkim olan demokratikleşme, paylaşımcılık, hak ve adalet, insan hakları falan adeta unutulmuş gibi bir durumda. O dönemde iyi niyetlerle kurulmuş olan ulusal ve uluslararası kuruluşlar da büyük tehditler altında ve bir kısmı artık iyice çaresiz hale gelmiş durumda. Birleşmiş Milletler adeta işlevsizleşmiş, Avrupa Birliği İngiltere’nin ayrılmasından sonra ne yapacağını epeyi şaşırmış, yönetimler hangi kararı ne zaman alacağını bilemez duruma düşmüş bir halde.

Bilim ve teknolojide çok kısa bir sürede meydana gelen müthiş gelişmeler alışılmış düzenleri alt üst etti, yeni araç ve yöntemleri hızla öğrenen ve alışılmış denetim sistemlerini böylece aşabilen politikacılar, yetersiz de olsa var olan devlet düzen ve sistemlerini teknolojiyi kullanarak zayıflattılar, bozdular ve işlemez hale getirdiler. İletişimin hızlanması çok büyük mali suçların işlenmesine imkân verdi, terörün ve düzensizliğin yayılma ve gelişmesine önemli kapılar açıldı, yakalanma veya ceza alma olasılığı azaldığı için suç işleme oranı çok yükseldi. Devletler yanlış bir isimlendirme ile popülist(halkçı) diye adlandırılan halk düşmanlarının kontrolüne geçti veya geçmekte. Dünyanın her köşesinde katliamlar, terör gırla gidiyor.

ABD, bir yandan IŞID’ın YEZİDÎ katliamlarını anıyor ama Afganistan’daki Türkmen ve Qızıkbaş’ları Taliban’ın eline katledilmek üzere bırakıp çekiliyor. Yani yeni katliamlara kapı açıyor ama eski katliamlara göz yaşı döküyor. Yalan söylemek artık kabahat falan değil, inandırabileceksen her şey mubah.

Yani tabir caiz ise “HER YER KERBEL” gibi, dünyanın birçok yerinde insanlar çok çok ağır şartlar altında, mesela Yemen’de insanların hali korkunç, Afganistan, Afrika ve çok yakınımızdaki yerlerde büyük haksızlıklar var.  “HER GÜN 10 MUHARREM” gibi çünkü nerede hangi katliamın yapılacağını bilemediğimiz bir dünyaya uyanıyoruz her sabah. Kimi yerde hükümetlerin, kimi yerde başka ve farklı çetelerin döktüğü kanın haddi hesabı yok.

Medyada, basında hep bugüne nasıl gelindiği, kimin neyi, nasıl yaptığı konuşuluyor ama “Yarın ne olacak, yarın için ne yapılmalı?” sorusu hiç gündeme gelmiyor. Kısaca büyük bir iletişim çokluğu ortamında, doğru yanlış her türlü bilgiyi telaşla paylaşan bir dünyada yaşıyoruz. Herkesin kafası çok dolu ve çok karışık. Kimsenin ne oluyoruz, nereye gidiyoruz, yarın neler olabilir sorularına cevap arayacak vakti yok.

Kısacası bizler insan olarak, bu yüksek teknolojinin yarattığı kargaşa ve bilgi bolluğunu elekten geçirmeyi daha bilmiyoruz. Durup olayları sakince düşünüp, davranışlarımızı da o düşünceye göre biçimlendirmeyi henüz beceremiyoruz, ya da becermekte güçlükler çekmekteyiz. Devletler adeta eli kolu bağlı bir durumda kalmışlar. Dünya düzeni, insanlar bu teknolojiye uyum sağlayınca yeniden kurulacak. O dünya düzeni de bugünkünden çok daha farklı olacak.

Şimdi sorunumuz bu dağdağalı ortamda inancımızın temel düşünce ve ilkelerini tekrar tekrar gözden geçirerek, ilkelerimizi bu ortamda nasıl yaşatabileceğimizi dikkatle irdeleyerek, inancımızın bu kargaşada yalan yanlış bilgiler ile doldurulmasını engellemek, inancımızın özünü oluşturan, insan-hayvan-çevre ile ilişkilerimizi biçimlendiren ana ilkelerimizi, korkuya değil sevgiye dayanan bakış açımızı korumak ve gençlerimize bu ilkeleri aktarabilmektir.

Bunun için de insan ve çevre sevgisini, dostluğu, hak ve adaleti her zaman olduğu gibi dikkatle gözeterek, olayların yarattığı kargaşaya tabi olmadan yaşamımızı sürdürmeye çalışmak tek doğru yol gibi görünüyor. Bugünkü müthiş kaos mutlaka birkaç yılda sağduyunun kontrolü altına girecektir.

Oruçlarınız mübarek, emekleriniz, hizmetleriniz kabul olsun.

Sevgilerle.

12 Ağustos 2021