Değerli dostlar,
Uzunca zamandır bir şeyler yazamadım. Nedenleri vardı; Önce yeni bir olasılık ortaya çıkınca, daha tozu dumanı dağılmadan o kadar çok bilgiç, bilen ortaya çıkıyor ve öyle yorumlar yapıyorlar ki, onların arasına karışmak istemedim doğrusu.
Devlet bazı adımlar attı, çoğu kamuoyumuzun beklemediği ama bizim beklediğimiz olaylardı. Zira Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Mart 2023 ‘te Türkiye’den Alevi davaları ile ilgili kararların uygulamaları hakkında bilgi bekliyor. Bunu Bakanlar Komitesi’nin 2021 Aralık ayında yaptığı 1419. Nolu toplantıdan beri bekliyoruz. Beklediğimizi de her biçimde ilan ettik, duyurmaya çalıştık, Alevi kurumlarının çok büyük çoğunluğu ise bunu duymazdan geldi ve bildiklerini okumaya devam ettiler. Ardından elektrik fiatlarındaki büyük artış ve ticarethane statüsüne alınmış Cem evlerine gelen büyük faturalar, kurumları rahatsız etti, Şubat 2022’de bir Cem evleri toplantısında HUKUK BİRİMİ kurulmasını önerdik, uygun görüldü, birim kuruldu. Ancak devlet de kaymakamlara talimat gönderip Cem evlerine giden elektrik faturası icralarını durdurdu. Kurumlar rahatladı ve HUKUK BİRİMİ unutuldu. Oysa o birim her Alevi için çok gerekli bir çok konuda çalışma yapmak üzere kurulmuştu. Böylece önemli ve faydalı olabilecek, Anadolu’dan da çok destek almış bir girişim daha ilgisiz, sahipsiz ve anlamsız kaldı. HUKUK BİRİMİ dağıldı.
Bir yandan da Devlet – Alevi ilişkilerine bir hareketlilik geldi, Cumhurbakanı Ankara Hüseyin Gazi Cemevi ‘ni ziyaret etti, ardından HACIBEKTAŞ anma toplantılarına katıldı ve 7 EKim’de İstanbul’da ŞAHKULU Dergâhının yeni toplantı salonunda Kültür Bakanlığı’na bağlı bir “ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜR ve CEMEVİ BAŞKANLIĞI” kurulacağını açıkladı. Konu ile ilgili bir kararname yayınlandı, TBMM ‘de bir torba yasaya bazı maddeler eklenerek hükümetin ya da Cumhurbaşkanlığı’nın ALEVİ AÇILIMI paketi kamuoyuna açılmış oldu.
Bu hareketlenme ile birlikte Alevi kurum yöneticileri, dedelerimiz, basın, yazar ve araştırmacılar arasında konu irdelenmeye başlandı. AİHM kararlarından buyana geçen bir çok yılda konu ile hiç ilgilenmeyen, “Biz ne olacağız?” sorusunu gündeme bile getirmeyenler, bir anda Alevi olduklarını hatırladılar ve yıllardır bu sorunlar ile kendilerince uğraşan ve kazanılmış haklarını yasalar yolu ile, hukuk içinde almış olan dokuz Cem evimiz yine bir kenarda sessiz sedasız kalmaya devam etti.
Şimdi yeni kararları ve önerilen düzenlemeleri uygun bulan, bir yerden başlamak gerekti burası başlangıç olabilir diyen, Alevlik bir inançtır inancın tescili esastır diyen, bizim kültürümüz inancımızın kültürüdür, inanç olmazsa o kültür nasıl oluşurdu diyen, hele buradan biraz ilerleyelim diyen, bu bir fırsattır diyen, bu bir aşağılamadır diyenlerin kimseyi dinlemeden kendi seslerini duyurmaya çalıştığı bir hengame içindeyiz.
Özetle dün ilgisiz kaldığımız Alevi sorunlarına bugün kendimizce çok ilgi gösterdiğimiz bir evredeyiz. Amma gelin görün ki, pek az kişi dün ne idi, bugün ne oldu, neden böyle oldu, doğrusu nasıl olmalı idi falan gibi can acıtabilecek sorulara hiç değinemden, düzenlemlere karşı veya yandaş olarak atıyor, tutuyor.
1996 ‘da başlamış, bugüne dek gelmiş bir hukuk mücadelesini yıllardır görmezden gelenler, dışlayanlar, o kararları umursamayanlar, bir anda AİHM kararlarına sahip çıkma kararı verdiler ve büyük bir şecaat ile kararları savunuyorlar.
Amma aynı kişiler Nisan 2022 ‘de Anayasa MAhkemesi ‘nin ZORUNLU DİN DERSLERI, Anayasa’mıza ve Medeni Kanunumuza aykırıdır kararını görmezden, duymazdan gelmeye devam ediyorlar. Kısaca inanç alanında hukuku öne çıkartmaya çalışanlar, şu anda okullarda okuyan milyonlarca çocuğumuzu doğrudan ilgilendiren “T.C. ANAYASA MAHKEMESİ” kararına sahip çıkmak için küçük parmaklarını bile kımıldatmıyorlar.
Bu yaklaşımlarla bu hengamenn aşılamayacağı, her konunun gereken ciddiyet ve bilimsellikle, sosyal gerçeklikler göz önüne alınarak irdelenmesi ve atılacak adımların mantıkla, bilimle, hukuk içinde belirlenmesinin gerekli olduğu açıktır. Bu çalışmalar bilimsel bir zeminde, hukukun gerekleri göz önüne alınrak, kurumlar arası bir diyalog içinde de yapılabilir, ama her şeyden önce bilimin ve hukukun öne alındığı, küçük siyasi hesaplardan arınmış bir yaklaşımın Alevi kurumlarınca hedef alınması, bu ihtiyacın kabul edilmesi ve yaşama geçirilmesi şarttır. Yoksa bu hengame devam edecek ve kaybeden her zaman olduğu gibi Aleviler olacaktır. Alevilerin yıllarca sırtlarında taş taşıyıp inşa ettiği Cem evlerini yönetenler insan yetiştirmeye ağırlık vermedikçe, Cem evlerinde Denetim kurulları yönetimi malî denetim yanısıra bilim, erkân, eğitim ve sosyal etkinlikler açısından da denetlemedikçe, kısaca Alevi kurumları gerçek ve ciddi bir kurumsallaşma sağlayamadıkça, bu fedakar toplum bir çok konuda hakkını alamamaya, ezilmeye, eşit vatandaş haklarına ulaşamamaya devam edecektir. YOL HERKESTEN ULUDUR. Bu yolda BİR olmak için önce konuşmak, anlamak gerektir, konuşmuyoruz, DİRİ olmak için önce düşünmek, değerlendirmek ve tartmak ve duruma göre karar vermek gerektir, eksiklerimiz çok, İRİ olmanın yolu ancak o zaman açılacaktır.
Pir Sultan Abdal’dan bir dörtlükle bağlamak istiyorum bu acı yazıyı:
Kadılar mütüler fetva yazarsa
İşte kement, işte boynum asarsa
İşte hançer, işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Aşk-ı niyazlarımla
Doğan Bermek
27.Kasım.2022