Vatandaş soruyor; "Hocam Avrupa'daki Hristiyan demokrat partilerle İslam ülkerinde demokrasi ile iktidara gelen ya da gelmek isteyen siyasal İslamcı partiler arasında bir fark var mı? Ya da yok mu? Eğer varsa nedir? Lütfen çok kısa olarak anlatabilir misiniz?" Anlatmaya çalışalım.
Batı toplumu üç yüzyılı aşkın bir Rönesans ve Reform tartışmaları ve ardından önemli bir aydınlanma yani akıl çağı yaşamıştır. Zihniyet yapıları akla ve bilime dayalı olarak çağdaşlaşmıştır . Teokratik rejimlere geri dönüş fikirleri sönümlenmiştir. Bu nedenlerle de
Avrupa'daki Hristiyan demokrat partiler laik ya da seküler- sivil siyasi rejimin bir parçası olmuşlardır. Kutsal kitapları İncil'e göre bir bir siyasi rejim kurma ve incildeki yaşam tarzına yani Hristiyan şeriatina uygun bir yaşam tarzı benimsetme gibi bir projeleri ya da idealleri yoktur. Başta seçimle gelme ve seçimle gitme olmak üzere, demokrasinin ve parlamenter sistemin ayrılmaz bir parçası olmuşlardır.
Demokrasiye, sivil hukukun temel ilkelerine , mevcut anayasal siyasi rejime, insan haklarına, din ve vicdan özgürlüğüne sıkı sıkıya ve içtenlikle bağlılardır. Rejim değiştirme, Hristiyan şeriatına geri dönme gibi açık ya da gizli bir gündemleri yoktur.
İslam ülkelerine gelince; bu ülkelerin gerçek demokrasiye dayalı bir sistemin parçası olmak gibi samimi bir tutum ve davranışları ne yazık ki olamamıştır. Çünkü tarihsel olarak, istisnalar hariç, İslam ülkelerindeki saltanat ve iktidar değişmeleri hep güce ve entrikalara dayalı ve çoğu kez kanlı olagelmiştir. Başka bir söylemle de, teorik tartışmalar, yani İslamın demokrasi ile bağdaşıp bağdaşmadığı bir yana bırakılacak olunursa, İslam ülkeleri henüz nakle dayalı bir din, toplum ve devlet anlayışından akla dayalı ve aydınlanmaci bir hukuk,ekonomi, toplumsal, kültürel, sanatsal ve siyasi yapıya geçememişlerdir. Geçmişlerinde Atatürk dönemi Türkiyesi harıç akla, bilime, laik hukuka ve sivil demokrasiye dayalı bir zihinsel birikimleri ve zihniyet devrimi olamamıştır.
İslam ülkelerindeki yüzeysel ve ikircikli sözde demokrasi anlayışın en çarpıcı örneği İran'daki Humeyni rejimi ve bu rejimin İslam ülkerine devrim ihraç etme amaci güden politikasıdır.
1979 daki İran devrimi ve Humeyni'nin takiyeci (gizli amacını saklayan) uygulamaları Müslüman toplumlara yeni bir takiyeci demokrasi çığırı açmıştır. Önce demokrasi ilkelerini tam anlamıyla benimser görünüp tüm ideolojik, yerel, etnik ve dinsel farklı gruplar için demokrasi ve özgürlük talebinde bulunmak.Bu grupların desteği ile demokrasi kartını kullanıp seçimle iktidar olmak.
Ancak iktidardaki yerini sağlamlaştırdıktan sonra, İslamcı ve dinci bir rejim kurmak. Yani DİNSEL DEVRİMİ İKTİDAR OLDUKTAN SONRA İKTİDAR GÜCÜYLE YAPMAK. Başka bir söylemle de kendisine iktidar yolunu açan gerçek demokrasiyi rafa kaldırıp ülkede şeriat kurallarına dayalı bir siyasi rejime geri dönüş yapmak.
Ne yazık İki yüzlü emperyalist Batılı yöneticiler de İslam ülkelerinde istikrarsızlık yaratmak ve kendi çıkarlarına uygun yöneticileri iktidara getirebilmek için bu ikircikli ve takiyeci demokrasileri desteklemişlerdir. Bu iki yüzlü emperyalis Batı, daha doğrusu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) politikasının uygulamadaki en önemliv aracı da Büyük Orta Doğu (BOP) projesidir.
Irak, Mısır, Pakistan, Afganistan, Cezayir, Fas, Suriye... ve hatta Türkiye'deki darbeler, İslamcı siyasi iktidarlar ve siyasi rejim değişmeleri ya da sarsıntılarına biraz da bu açıdan bakmak gerekir.
Son söz. Avrupdaki Hristiyan demokrat partilerin gizli ajandaları, takiyeci ve ikircikli final amaçları yoktur. Bu partiler mevcut anayasal düzenin ve demokratik rejimin sadık paydaşlarıdır. Buna karşılık, çoğu İslam ülkelerindeki siyasal İslamcı partiler, demokrasi yolu ile iktidarı ele geçirip, İslamcı devrimi, yani şeriat hukukuna dönüşü ve dinsel devrim yapmayı, iktidarda iken, iktidar gücünü kullanarak gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir. Bu tür İslamcı partilerin en büyük destekçisi hatta özendirici ise hep emperyalist Batı ve özellikle de ABD dir.
Hristiyan Demokratlar ve Siyasal İslamcı Partiler-Prof. Dr. Halil ÇİVİ
15.08.2022