Şah İsmail’i Hatayi eden cevher -Rıza Aydın

RIZA AYDIN -  2.11.2021

Picasso’yu anlatan, “Kıyısız gerçekçilik” diye bir kitap okumuştum, kitabın önsözünü yazan Aragon diyordu ki, “insanların başına ne geldiği önemli değildir, önemli olan insanların bundan ne ürettiğidir.”

Hakkında kelam eylediğimiz Şah İsmail Hatayi, bir buçuk iki yaşlarındayken babası öldürülüp, vücudu köpeklere yedirilmiş; annesi ile beraber üç kardeş bir ada da - bir kalede  tutsak edilmeye başlamışlar. Bu tutsaklıktan kurtulduktan kısa bir zaman sonra abisi Yarali öldürülmüş, iki oğulla bir ana can havline düşüp, canlarını kurtarmak için köşe, bucak kaçıp, saklanmaya başlamışlar.

İşte bu saklanmaları döneminde bu günün insanlarına esrarengiz bir örgüte benzeterek anlata bileceğimiz Safevi Dergahının uluları, İsmail’de bir gelecek görüp, İsmaili anası ile kardeşinden ayırıp  ayrı bir yerde koruyup, kollamaya başlamışlar; Altı yaşlarında anası ile kardeşinden  ayrılıp, korunmaya başlanılan İsmail bu dönem 6 yaşlarında.

Altı yaşında, anası ile kardeşinden ayrılıp, dergahın uluları tarafından hem korunup hem de eğitilmeye başlanılan İsmail bir dakikası boşa gitmeden eğitilmiş.

Dergahın uluları İsmaile dört dili, dört dini, Alevi inancını, Alevi edebiyatını, saz çalmayı deyiş söylemeyi, bir mecliste oturup kalkmayı, destur alıp kelam eylemeyi öğretmişler.

Aleviliğin en temel, olmazsa olmaz kurallarından biri, “bin kez zulüm görsen de bir kez zalim olma” kuralıdır.

Bu düsturu (kuralı) benliğine oturtan Şah İsmail, dedesi Şeyh Safinin yazdığı, “Buyru” adıyla bilinen kitabı,  düzenleyip rehber, pratik ihtiyaçlara cevap veren el rehberi oldun diye taliplerine gönderiyor.

“Buyruk’ta” diyor ki Şah ismail Hatayi: “İyiliğe iyilik: her kişinin karı; İyiliğe kötülük: şer kişinin karı; Kötülüğe iyilik ise er kişinin karı.” Bu düstür Yunus Emre’nin deyişlerinde de vardır, Şah İsmail Yunus Emre’yi etüt etmiştir onu iyi bilir.

Bunları yazıp, bunu rehber edin, bunlara uyun diye taliplerine bu kitabı gönderen Şah İsmail Hatayinin zalim bir adam olabileceğini, hatta olduğunu söylemek bütün bu Alevi geleneğini hiç mi hiç bilmemek demektir. Bizim bu bölgede derler ki, “öyle bir yalan söyle ki el alem yüzüne tükürsün” derler; Bunca güzel deyişleri söyleyen Şah İsmailin Hatayi’nin,  zalim bir adam olabileceğini düşünüp, söyleyenin yüzüne bile tükürmeyi değmez.

Şah İsmail, Safevi Kızılbaş Dergahının ulularınca özel olarak yetiştirilmiş müstesna bir şahsiyettir; ondan söz edip, onun şiirlerini incelerken bu eğitimi görmek gerekir. Bu eğitimdir Şah İsmail’i Hatayi eden cevher; bu insiyatif bu emek olmasa Şah İsmail, Şah İsmail Hatayi olamazdı.

İşte böyle eğitilmiş, parıl parıl parlayan bir genç olduğu için, Erzincan’ın Saru Yayla Beldesinde toplanan Kurultaya katılanlar devletin başına Şah İsmail Hatayiyi geçirmişler.

Şah İsmail’de asırlardır süren Safevi geleneğinin  bütün bu birikimi vardır. Bu birikimi görmeden, bu emeği bilmeden  Şah İsmail Hatayi hakkında söze kadir olan kişi hata eder. Nesimi bir deyişinde, “Dinle Nesimi sohbetinde orda Fazlullahı gör” derya, bizde Şah İsmail Hatayide boşa gitmemiş olan bu emeği görmeliyiz, bilmeliyiz.

Aşk ile deyip, sözlerimi bağlarken Şah İsmail Hatayinin, kendi kendini anlattığı şu deyişle sözlerimi balla kesmek istiyorum.

Aşk ile:

Haydar oğlu Hatayi’den bir nefes

Menüm yolumda yektâlar gerekdür
Dini imânı yağmalar gerekdür

Menüm tek  gevherü nâdân ne bilsün
Meni bilmege dânâlar gerekdür

Ne bilsün meni her bir başlu gözlü
Gönül gözünde binalar gerekdür

Men olmam değme fikir ilen müyesser
Mana bir ince sevdalar gerekdür

Menem abdal Hatâyi Haydar oğlu
Menüm yolumda gavgalar gerekdür.

*
Bu şiirler Şah İsmail (Hatâyi)’nin Paris’de Milli Kutuphâne yazmaları arasında bulunan 948 (1541) tarihli yazma divanı esas alınarak hazırlanan tenkitli neşrinden, ricam üzerine bizzat nâşir Sayın Dr. T Gandjei tarafından seçilmiştir (II Canzoniere di Şâh İsmâil’ Hatayi Napoli, 1959, us. 41, 48, 56, 61, 81, 103,109, 200, 202, 223, 241. Sayın arkadaşımı lütüfkarlığından dolayı teşekkür ederim.
*

Not: Bu nefesler ile notu Prf. Dr. Faruk Sümer’in,  “Safevi Devletinin Kuruluşu  Ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolu” (1999). Türk Tarih Kurumunca çıkarılan kitabının, ikinci baskısından aldım, sayfa 206.

Kitapta 12 tane nefes var. Bu nefesi paylaşma duygusuna kapılmamın nedeni Şah İsmail ile Hatayi aynı kişimi ola diye sorgulayan dostlarıma “Menem abdal Hatâyi Haydar oğlu” sözüne dikkat çekme isteğimdir. 

Ayrıca şu konuyu da vurgulayıp, belirtmek isterim: Şah İsmail’in çocukluğundan, gençliğinden beri şiide kullandığı tek mahlası olmuştur oda “HATAYİ” mahlasıdır.

Şah İsmail’in şiirde kullandığı mahlas hiç değişmemiştir.

Şah İsmail’in, Bağdat Seferinde, bir hata işlediği için bu mahlası aldığı tezi şehir efsanesidir, gerçeklikle alakası yoktur. Şah İsmail şiir yazdığından beri Hatayi mahlasını kullanmıştır.

Saygılarımla.
*
Bazı aşıklar vardır ki, bir nedenle zaman içinde mahlaslarını değiştirirler.

Mesela Hamdullah Çelebi, 1826’dan Evvel yani Amasya’ya sürgün edilmeden önce Hamdi- Hamdüllah mahlası İle deyişler söyleyip yazmış, “Vakayı Şerriye” denen 1826’dan sonra Amasya’ya sürgün edilince “Hasreti” mahlasını kullanmış. Bu gayet açık gayet net bir bileğidir.

Sıdkı Babada böyle, önceleri “Pervane” mahlası İle deyişler (şiirler) yazarken, Hacıbektaş’a, pir eşliğine gittikten sonra, Çelebi Cemalettin’in Efendinin önerisi ile  Sıdkı mahlasını kullanmış.

Şah İsmail’in hayatında böyle bir şey yok.

Şah İsmail bütün ömrü hayatında, başından sonuna kadar şiirlerinde ad olarak HATAYİ mahlasını kullanmış. Bu mahlasının Hata etmekle bir alakası yok.

Rahmetli İsmail Onarlı, yazdığı Şah İsmail biyografik romanında, şah İsmail’in doğduğunda, babası Şeyh Haydar’ın biri Hindistan’da Türklerin yaşamakta oldu Hıtay bölgesi ile Anadolu’daki Hatay bölgesinden gelen iki muhibinin getirdiği adak yüzünden Şey Haydarın oğluna bu mahlası (yani Hatayi mahlasını) verdiğini yazar. Bu çok daha mantıklı bir izahtır. Şah İsmail Hatayi ile ilgili hata yapmayalım, o bizim aziz atamız, ulu pirimizde.

Aşk ile...


KAYNAK ESERLER: