Uluslararası

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi
Ekim 10, 2019
İnanç ÖZgürlükleri konusunda 2005-2016 yılları arasında uzun yargı süreçleri sonucunda kazanılmış olan üç AIHM davası Aralık 2019 Bakanlar Komitesi gundeminde. ADO’nun durum raporu turkce ve ingilizce olarak eklerdedir.
Bilgilerinize sunulur.
Avrupa Konseyi BK bilgi notu

HUDOC – EXEC letter 300919
MAKEDONYA HARABATI BABA TEKKESİ
Ekim 10, 2019 Doğan Bermek Uncategorized 0
Değerli dostlar,
Bir süredir tırmanmakta olan HARABATİ BABA TEKKESİ problemleri ile ilgili olarak Almanya’dan ABK Alevi Bektaşi Enstitüsü ve ALi Yolu , İsviçreden Cenevre Alevi Birlikleri, Türkiye’den Nevşehir HACIBEKTAŞ Kültür Derneği veADO Alevi Düşünce Ocağı olarak Makedonya Adalet, İçişleri, Kültür ve Dışileri bakanları ile Almanya ve Türkiye Büyükelçilerine  ayrıca Avrupa Konseyi bakanlar Komitesi’ne mesajlar gönderdik. Gönderdiğimiz mesajın türkçe çevirisi aşağıda, ingilizce metin ise ektedir.
Bilgilerinize sunarız.
Application to DGI-EXECUTION Dept.
Turkce ceviri:
Sayın …….
Makedonya’nın sayın yetkililerine bu başvuruyu Avrupa ve Türkiye’deki Alevi ve Bektaşi kuruluşları adına yapmaktayız.
Bektaşi ve Alevi Müslümanlar için önemli bir dini merkez olan HARABATİ BABA tekkesi, Makedonya – İCM adlı kuruluş ile ilişkileri olan köktendinci grupların tehditleri altındadır. Bektaşi topluluğunun yasal, dini ve tarihi haklarını koruyabilmek için yaptığı değişik girişimler teknik ve idari engellerle karşılaşmış ve Bektaşi topluluğu bugüne kadar yasal kimlik kazanamamıştır. Öte yandan bu durum un yarattığı spekülatif ortamdan yararlanamaya çalışan Sünni köktendinci militanlar HARABATİ BABA TEKKESİ varlıkları ve yapıları üzerinde bazı haksız iddialar öne sürmektedirler. Konu AİHM ‘ne aktarılmış ve mahkemenin 48044/10,75722/12 ve 25176/13 nolu dosyalar ile ilgili Nisan 2018 tarihli bileşik kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin e 11. ve 9. maddelerinin tekraren ihlal edildiği belirlenmiştir. Karar Eylül 2018’de kesinlik kazanmıştır.
ABD, İnanç Özgürlükleri komisyonu’nun 2018 raporuna göre Makedonya’da halen 37 dini kuruluş (17 kilise,10 inanç grubu ve 10 inanç toplıuluğu) hükümet tarafından tanınmaktadır. Bu gruplar arasında değişik kilise gruplarının varlığı da görülmektedir. Hristiyan topluluklar değişik mezhep ve/veya tarikatlardan 17 ayrı grup halinde ibadet özgürlüklerini kullanırken, İslam inancına mensup farklı grupların tamamının ICM adlı ve Sünni – Hanefi olduğunu da açıkça ilan eden tek bir kuruluşun yönetimi ve denetimine terk edilmesinin nedenlerini anlamak mümkün değildir. Çok iyi bilindiği gibi İslam dininin de değişik mezhep ve yorumları vardır. Bektaşi yorumu bir Sünni mezhep değildir ve Sünni usül ve erkanlar ile yönetilemez. Bütün bunlardan daha da ötesi ICM adlı kuruluşun DAEŞ ve IŞID gibi gaddar terörist kuruluşların da ideolojik olarak beslendiği SELEFİ eğilimlere tolerans gösterdiği de kamuoyu tarafından bilinmektedir ve bu yönde iddialar basında yer almaktadır.
Her din bilimcinin (teolog) onaylayacağı gibi İslam dininin değişik yorumları vardır ve özde ALEVİ inanç sisteminin takipçisi olan BEKTAŞİ inanç grupları özellikle Balkan ülkelerinde çok köklü dini, tarihi ve kültürel bir mirasa sahiptir. HARABATI BABA TEKKESİ de 1538 deki kuruluşundan buyana kesintisiz bir tarihi geçmişe sahiptir. Hal böyle iken Bektaşi topluluklarının tüzel kişiliklerinin tescil işlemlerine nelerin engel olduğunu anlamak çok güçtür.
Maalesef Bektaşi topluluklarının dini grup olarak tescil olma başvuruları Makedonya yetkili mahkemeleri tarafından defalarca reddedilmiş ve sonunda red gerekçelerini de etraflıca inceleyen AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 11. maddelerinin tekraren ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM’in 48044/10,75722/12 ve 25176/13 dosyaları ile ilgili bileşik kararının dikkatlice okunması bu ihlallerin nitelikleri hakkında da etraflı bilgi vermektedir.
500 yıllık bir geçmişe sahip bu önemli Bektaşi Tekkesi 2002’den bu yana defalarca tekkeyi işgal etmek isteyen Sünni köktendinci militanların ağır saldırılarına maruz kalmıştır. Bektaşi toplulukları Tekke emvalini bazen Makedonya güvenlik birimlerinin de desteğini alarak korumaya gayret etmektedir, ancak tescil işlemlerindeki gecikme ve uzamalar Selefi – Sünni militanların spekülatif ve yasa dışı baskılarının sürmesi için uygun bir ortam yaratmaktadır ve zaman zaman Tekke’ye geln ziyaretçilerin bu kişilerin ağır tehditlerine maruz lkaldığı dahi görülmektedir.
2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Deviet Bakanı Sn. Faruk Çelik ve Makedonya yetkilileri ile birlikte HARABATİ BABA Tekke’sini ziyaret ettiğimizde Bektaşi topluluğunun tescil işlemleri tamamlanınca bu garip ve anlaşılmaz durumun sona ereceğini de öğrenmiş idik.
Bütün bunlardan daha da önemli ve üzücü olmak üzere HARABTİ BABA TEKKESİ emvali ve varlıkları üzerinde hiç bir resmi veya yasal yetkisi olmayan ICM’nin, Makedonya yetkilileri ile bu tarihi kompleksin restorasyonu için bir sözleşme imzalamış olduğunu öğrendik. AİHM’nin Bektasi gruplarının tescil edilmesi ve böylelikle süregelen yasa dışı iddia ve girişimlere son verilmesi gereğini net ve açık bir karar ile belirlediği ve kararın kesinleşitiği bir dönemde ICM ile yapılan restorasyon anlaşmasının hukuki, etik ve dini herhangi bir gerekçesi bulunmamaktadır.
Öte yandan HARABATI BABA TEKKESİ Makedonya’Nın Kültürel ve Tarihi mirasında önemli bir yer tutmaktadır ve bu tür faaliyetlere girişmeden önce ülkenin bu önemli kültürel mirası UNESCO nezdinde tescil edilmelidir. Bilindiği gibi bu tür tarihi yapı gruplarının restorasyonları bazı uluslararası kurallara tabidir ve 1964 Venedik Anlaşması ile UNESCO’nun SHC 70/X 14/a Paris 1972 tarihli “Tarihi bina ve heykellerin koruma ve Restorasyon Esasları.” yönetmeliğine dikkatle uyulması gerekir.
Yukarıda basit ifadelerle sıraladığımız gerekçelerin gözden geçirilmesi, yaşanmış olan deneyimler ve sorunların adeta Tekke’nin Bektaşi topluluklarından alınıp köktendinci Sünni ICM ‘ye teslim edilmek istendiği gibi üzücü ve olumsuz bir kanaat uyandırmaktadır.
Sayın Makedonya yöneticileri,
Bektaşi toplulukları, Makedonya yasaları ve uluslararası hukuk kurallarının defalarca ihlaline maruz kaldıkları halde, yasal hakları olan inanç kuruluşu olarak tescil edilme ve asırlardır sahip oldukları TEKKE’de kültürel ve inançsal varlığını devam ettiirme gayreti içindedir.
Bizler dünyanın değişik ülkelerindeki Alevi ve Bektaşi topluluklar olarak, Makedonya Bektaşi topluluklarının uğramakta olduğu zorluklar ve yasa dışı saldırıları yüksek dikkatlerinize sunmak isteriz.
AİHM kararlarının derhal uygulanmasını ve Bektasi topluluğunun Makedonya yasalarına göre İnanç topluluğu olarak tescil edilmesini önemle ve acilen dilemekteyiz.
HARABATİ BABA tekkesi üzerinde herhangi bir yasal, hukuki, ahlaki ve tarihi hakkı olmayan ICM’nin sorumsuz restorasyon girişimlerine son verilmesini talep etmekteyiz.
Selefi köktendinci militanların TEKKE’yi ziyarete gelen turistlere ve ibadet için gelen Bektaşi inanç sahipleri ve inanç önderlerine yönelttikleri saldırgan ve yasa dışı girişimlerini üzücü sonuçlara yol açmadan Makedonya yetkili makamlarının engelleyecek önlemleri alacağına inanıyoruz.
Kendisini SUNNİ bir kuruluş olarak tanımlayan ICM’ye, ülkedeki Bektaşi varlıklarının transfer edilmesi gayretlerinin sürmesi halinde, Makedonya devletinin de AB sözleşmeleri ve müktesebatını,Evrensel İnsan Hakları sözleşmesin ihlal etmesi anlamına gelebileceğini de yüksek dikkatlerinize sunmak isteriz.
Alevi – Bektaşi toplulukları 1400 yıllık tarihlerinde sorunlarını her zaman karşılıklı anlayış ve müzakere ile çözmeye gayret etmişlerdir.Hiç bir biçimde şiddete başvurmazlar. Makedonya yetkililerine bu başvurumuzun da gereken dikkat ile ele alınacağına ve bu çok önemli karmaşık sorunun uluslararası yasa ve kurallar uyarınca Makedonya’nın yararına tarafınızdan en kısa zamanda çözüleceğine inanıyoruz.
Saygılarımızla
--------
http://aleviocagi.org/cnn-turk-ne-oluyor-programi-hakkinda/

CNN TURK – NE OLUYOR programı hakkında
Değerli dostlar,
21 Ocak 2016 akşamı CNN’de Sn. Şirin Payzın’ın yönettiği NE OLUYOR adlı programa katıldım. Üç saat süren bir programdan aklımda kalan bazı önemli noktaları ve görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Çağımızda bir devlet, kendi vatandaşlarının inancına karışmak değil, vatandaşların inançlarını olanakları ölçüsünde ayrım gözetmeksizin desteklemekle yükümlüdür. Bu nedenle bizim vatandaş olarak devletten ilk beklentimiz devletin net ve berrak İNANÇ POLİTİKALARI oluşturmasıdır. O zaman Alevi, Hanefi, Şafi, Süryani, Ezildi, Bahai, Ortodoks, Protestan ya da Katolik Hristiyan ve varsa diğer inanç grupları da kendi durumlarını, devletten neler bekleyebileceklerini bilir ve ona göre davranışlarını ayarlarlar. Bu belirsizlikler sürdüğü müddetçe, İNANÇ grupları o günün siyasi otoritesi ile pazarlıklar ederek yaşamak durumunda kalacaktır ve inançlar sürekli olarak siyasi baskı altında kalmaya devam edecektir. Açık ve anlaşılır bir devlet politikası hem İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ konusundaki kargaşayı bitirecek, hem de EŞİT VATANDAŞLIK HAKLARI konusunda önemli gelişmelere yol açacaktır.
CEM EVLERİ asla içinde siyaset yapılmaması gereken ibadethanelerdir. Siyaset siyasi partilerde yapılır. CEM EVİ hangi siyasi görüşte olursa olsun Alevi vatandaşların inançlarını sürdürdükleri mekanlardır, oraya siyaset sokulamaz, sokulmamalıdır.
Sorunlara çözüm bulmak siyasi otoritenin işidir. Bizler elbette sorunlara çözüm yolları gösterebiliriz ancak göstereceğimiz çözüm yolları bizim asırlardır süren gelenek ve erkanımızın özünü korumaktan bir an bile geri durmamalıdır. Bir yasada MÜRŞİT kelimesi geçmediği için, o boşluktan istifade etmek amacı ile CEM EVLERİ’nde hizmet veren inanç önderlerinin tamamını MÜRŞİT diye yaftalamak Alevi geleneğinin olmazsa olmazı olan TALİP-REHBER-PİR-MÜRŞİT zincirini tartışılır hale getirebilecek çok tehlikeli ve büyük yanlışlara yol açacak bir tavırdır. Yanlışlar, yeni ve başka yanlışlarla düzeltilemez. Doğruyu aramaktır bizim görevimiz. Kaldı ki, AİHM kararları ve YARGITAY kararları ile sabit olmuş haklarımızı bu tür kısa devre çareleri, eyyamcı ve günü geçirmeye yönelik yaklaşımlarla tekrar tartışılır hale getirmek de kanımca bugünü kurtarırken, yarını ipotek altına sokma tehlikesi içermektedir. Ülkeyi yönetmeye talip olanlara, yani siyasi otoriteye hükümete yol göstereyim derken, Alevi gelenek ve göreneklerini alt-üst etmeye, yasada adı geçmiyor diye Rehberleri Mürşit diye tanımlamaya ve rehber ile PİR makamlarını ortadan kaldırmaya hiç birimizin ne hakkı vardır ne de inancımız böyle bir yaklaşımı kabul eder.
Bilgilerinize aşk-ı niyazlarımla sunarım.
Dogan Bermek
22.Ocak.2016
--------
http://aleviocagi.org/alevi-aciliminda-cozume-odaklanma-toplantisi-yorumlarim/
Alevi Açılımında Çözüme Odaklanma toplantısı yorumlarımız
Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) Haliç Üniversitesi tesislerinde 17 Ocak 2016 Pazar günü ALEVİ AÇILIMINDA ÇÖZÜME ODAKLANMA başlıklı bir toplantı düzenledi. Toplantı isminden de anlaşılacağı gibi artık epeyi kangren haline gelmiş olan Alevi sorunlarını ve hükümetin çalışmalarını ele almayı amaçlıyordu.
Sadece iki oturumuna katılabildiğim toplantıdan izlenimlerimi paylaşmak istiyorum,
Alevi sorunlarının çözümünü ne kadar yürekten isterse istesin gerek akademisyen kesim, gerekse Alevi dünyasından bazı isimlerin samimi ve gerçekçi bir anlayışın gerçekleşebileceğine inancı olmadığı satır aralarından anlaşılıyordu. Konuşmacıların bir çoğu hangi yöntemler, hangi yakklaşımlar kullanılırsa bugün süregelen düzene pek de değmeden, Alevi sorunlarına çözüm bulunabileceğini arayan bir dille konuşuyorlardı. Yani toplum vicdanını da, vatandaşlık haklarını da bu derece zorlayan bir soruna çözümleri alışılmış düzen içinde arama gayreti, sorunla samimiyetle ve açık yüreklilikle yüzleşmekten bu derece kaçınılması bence gayet cesaret kırıcı bir durum. Toplum psikolojisinin sağlıklı çözümleri önermek, tartışmak ,savunmak ve kabul edilebilir bir ortaklaşmayı gündeme getirmeye hazır olmadığı kanısındayım.
Bazı Alevi kurum yöneticilerinin kendilerince fırsat olabilecek çözümler önermek adına, erkanı, gelenekleri, Alevi yaşam ve inancının gerçeklerini dahi gözardı ederek, akıllarınca çözüm önerileri getirmeleri sadece yanlış olmuyor, kendileri açısından komik, temsil ettikleri Alevi kurumları açısından ise utanç verici olıuyor. Umarız hazırlıklar içinde olduğunu duyduğumuz hükümet, Alevi Çalıştaylarında ortaya çıkmış olan bilgileri doğru değerlendirerek böyle fırsatçılara kapı açmaz ve sağlıklı çözümler üretir.
Gerek Alevi kesimden gelenler, gerekse konu ile ilgili olan araştırmacılar ve ilgililerin tümü ile AİHM ve YARGITAY kararlarına çok yabancı oldukları, ulusal ve uluslararası hukukun Cem evleri ve zorunlu Dİn dersleri ile ilgili kararlar altına aldığı konular hakkında bilgilerinin tahmin edilemeceyecek kadar az olduğunu gözlemek gerçekten acı verici bir durumdu. Alevi tabanın bir an önce kendi kurum yöneticilerini AİHM ve YARGITAY ‘ın konu ile ilgili kararlarını incelemeye, anlamaya ve artık kesinleşmiş olan bu kararları savunmaya , değerlendirmeye zorlaması gerektiğini düşünüyorum.
Liberal Düşünce Topluluğu çalışmasının çerçevesinden ve kapasamından çok daha ötede, süregelen sosyal kargaşa ve düzensizliklerin, Alevi kurum yöneticilerini bugüne kadar alışmadığımız ölçüde korkaklaştırmış, çekingenleştirmiş ve en masum ve haklı konularda bile susukunlaşmaya yöneltmiş olduğunu gözlemek ise Alevi toplumu açısından bir sorun haline gelmiş bulunmakta. Alevi kurumlarının yönetimlerinde görev üstlenenlerin, görevlerinin gereklerini, sorumluluklarını yerine getirmeleri en azından ahlaki bir sorundur. Alevi kurum yöneticilerinin ve kurum üyelerinin bu konularda çok daha cesur ve titiz olmaları gerektiğine, siyasal ve sosyal rant sağlayan pozisyonların yeri geldiğinde savunulacak haklara da sahip çıkma sorumluluğu yüklediğinin unutulmamasını hatırlatmayı da bir görev sayıyorum.
Hükümetin Alevi sorunlarına yönelik bazı hazırlıklar içinde olduğu böyle bir dönemde LDT’nin yi niyetli ve çözümlar aramak üzere düzenlediği toplantının toplumumuzun kritik bir dönemde bir fotoğrafını çekmek açısından yararlı olduğunu bilgilerinize sunar, LDT yöneticilerine teşekkür ederim.