Alevi - Bektaşiliğin gelenekleri ilk kez fantastik edebiyatta!

Alevi – Bektaşi inancında Cem İbadetinin Kırklar Meclisi’nde doğduğuna inanılır. Okunan deyişler, nefesler, duazlar hep Kırklar Cemine varmak içindir. Zaten ibadet başlarken ‘Cemimiz Kırklar Cemi ola” denilir. Alevilikte inanılan odur ki; Kırkların zamanı ve mekânı yoktur… Bu Meclis’te yer alan erenlerin, evliyaların tüm zamanlarda yaşadığına inanılır.  Bu nedenle Kırklar ezeli yani öncesiz ve ebedidir yani sonrasız... Kırkların biri kırk kişi, kırkı bir kişidir… Yine inanca göre Kırklar Meclis’nin Piri Hz. Ali, başı ise Hz. Hızır’dır. İnançla bu yola girildikten sonra gelinen noktada ise görünen cemal, vasıl olunan sır ve bir olunan Hak’tır...

Alevi-Bektaşi Geleneğinin ilk modern fantastik edebiyat örneği olan ‘Kırklar Meclisi Hünkâr Bektaş’ anlatım dili, evliya menakıpnamelerindeki dil esas alınarak Ayşe Acar'ın kaleminden bir başucu kitabı olarak kitapseverlerle buluştu. Menakıpnamelerde farklı farklı hikâyeler bölümler halinde anlatılıyor. Bu tavrı modern fantastik edebiyata taşıyan Ayşe Acar, roman formunu da hesaba katarak bölümleri birbirleriyle ustalıkla ilişkilendirmiş. Ayşe Acar ile romanı ve Alevilik üzerine konuştuk.



1- Söyleşimize başlarken klasik sorumuz ile başlamak istiyorum. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Ehl-i Beyt’e bende olmak isteyen insanlardan biriyim. Lisans ve yüksek   lisans eğitimimi felsefe üzerine yaptım. Felsefede özel olarak yapay zekâ teknolojilerini çalışıyorum. Aynı zamanda bilimkurgu-fantastik edebiyat yazarıyım. Yayınlanmış dört romanım var, bunlardan biri İngilizceye çevrildi ve Mr. Binet ismiyle İngiltere’de yayınlandı. 

2- 
‘Kırklar Meclisi Hünkâr Bektaş’ı ve yazım sürecini bizlere anlatır mısınız? Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Alevi Bektaşi geleneğinin ana hikayelerini birer birer roman formuna taşımak çok uzun yıllardır hayalini kurduğum bir konuydu.

Aleviliğin klasik eserlerini sürekli elimin altında bulunduruyor ve tekrar tekrar okuyordum ki, hala öyle yapıyorum.

Kırklar Meclisi isminde bir seri yazmak son 6 yıldır aklımdaydı. Yeşil Adam romanım yayınlandıktan sonra Oxford Üniversitesine konuşma yapmaya çağrıldım. Bu davet benim için dönüm noktası oldu.

Oxford’ta yaptığım konuşmada Hızır’dan bahsetmiştim, konuşmayı yaparken zihnimde hep şu cümle geziyordu; Ayşe mutlaka Alevi Bektaşi geleneğinin hikayelerini fantastik edebiyata aktarmalısın, hatta bir an önce başlamalısın buna! Orada karar verdim yazmaya.



3- Alevilik inancının temel unsurları olan ritüelleri göz önünde bulundurduğumuzda özellikle sizin kendinize yakın hissettiğiniz, sizi içine çeken başlıklar neler? 

Alevi geleneğini tüm entelektüel dünyaya zirveden konuşan bir gelenek olarak görüyorum. Aleviler bunun tam farkında olmayabilirler. Hatta şöyle daha açık, çekinmeden ifade edeyim; Alevilik biz Alevilerin bile boyunu aşan bir derinlik… Ritüeller birer hatırlatıcı; bize erdem taşıyıcısı olmamız gerektiğini söyleyen hatırlatıcılar. Semahtaki coşkuya, coşkunun yarattığı etkiye elbette hayranım. Ritüeller dışında beni asıl derinden etkileyen şey; Aleviliğin Tanrı-İnsan ve Evren tanımıdır.



4- Kırklar Meclisi’nin bir üyesi olan Hacı Bektaş Veli’nin, hayvanlarla konuşan, güvercin, şahin gibi hayvanların kılığına giren, yağmur yağdıran, denizin üzerinde yürüyen bir evliya olarak ta biliyoruz. Devam eden çalışmalarınıza bu yönleriyle kaynaklık edecek ilginizi çeken başka isimler var mı?

Evet var, Kırklar Meclisi - Kaygusuz Abdal romanını yazacağım, Kaygusuz Abdal çalışıyorum, onu ve çevresindeki diğer karakterleri…

5- 
Alevilik inancı dışında başka hangi inanç gurupları üzerine çalışmalar yaptınız? Bu alanda tespitleriniz neler?

Sahada; Yahudilik, Hristiyanlık, Ezidilik, Bahailik ve Müslümanlığın ehli sünnet yorumunu çalıştım. Karşılaştırmalı inanç çalışan herhangi birinin çok net göreceği ve fark edeceği gibi Alevi Bektaşiliğin tüm insanlık ailesini kapsayan, kapsama kapasitesi en yüksek olan yegane inanış biçimi olduğunu tespit ettim diyebilirim.



6- Aynı zamanda bir felsefeci olarak değerlendirdiğinizde Alevilik inancının dünya görüşünü nasıl tanımlarsınız?

Alevilik insan tanımını yaparken şunu diyor; 72 milleti bir bilmeyen insan değildir. Burada 72 sembolik bir ifade, bugün Dünyada 720 millet varsa onların tamamı kastediliyor.

Felsefenin “insan nedir?” sorusuna Antik Yunan’dan bugüne verdiği pek çok yanıt var. Mesela; insan düşünen varlıktır, insan konuşan hayvandır gibi tanımlamalar var. Yaygın olarak yapılan bu tanımlamalarda her şeyden soyutlanmış, tek başına, diğer her şeyden yalıtılmış bir insan var tarifi var.

Bir tek Alevilik bambaşka bir tarifle karşımıza çıkıyor; bireyi tanımlarken toplumsal duyarlılığı, ötekinin kıymeti, değeri üzerinden tanımlıyor. Bu şu demek; dünya barışına çok büyük katkı sunabilecek bir inanç geleneği ile karşı karşıyayız. Burada inanç detayını çok önemsiyorum. “Benim inancım insanlık ailesinin biraradalığını vaaz ediyor,” diyen başka bir gelenek dünyada bulamazsınız, çünkü yok.