Bilinmeyen Yönleri ile Dedebaba Dr. Bedri Noyan

Ene'l Aşk'a giden yolda sadece tasavvuf ve edebiyat alanında değil, müzik, resim, hat, tezhip ve ebru sanatları alanında ki çalışmalarıyla engin bir deniz: Dr. Bedri Noyan…

Dr. Bedri Noyan 1912 yılında Serez’de doğdu. Babası subaylıktan emekli olunca Samsun’a yerleştiler. Ortaokul ve Liseyi Samsun’da bitirdi.  1937 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini tamamladı. KBB İhtisasını Ankara Numune Hastanesi’nde Avusturyalı Profesör Max Meyer’in yanında yaptı. 1946 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nde, Ekrem Behçet Tezel’den sonra Türkiye’nin ikinci KBB Doçenti oldu. 1951 de Üniversiteden ayrılarak Aydın ve İzmir’de serbest KBB uzmanı olarak çalıştı.  KBB, Türkoloji ve Folklor Kongrelerine katıldı. Tıp dergilerinde çok sayıda yayınları ve çeşitli dergilerde araştırmaları yayınlandı.

Dr. Bedri Noyan Tıp Fakültesinde öğrenci iken Bektaşi tarikatına girdi. Otuzlu yaşlarında tasavvufa ilgisi arttı. Kendisini tarikata yönlendiren dedebabanın 1960 yılında vefatı üzerine halifebabalar tarafından yapılan seçim sonucunda Bektaşiliğin Babağan kolunun postnişinliğine kırk sekiz yaşındayken oturdu. Doktorluğunun yanı sıra entelektüel kişiliği, güfte ile besteleri, kitapları ve konumu itibariyle seçkin şahsiyetler arasında yerini aldı.

                                                                               
Kanatlar Dergâhı Postnişini Halife Selmân Teka Baba erenlerine bir hatıra olmak üzere…

Hazret-i Pir Hünkâr Hacı Bektâş Velî Dergâh-ı Şerifi Postnişin ve Türbedârı Hâdim-ül Fukarâ Doçent Dr. Bedri Noyan Dedebaba 29.X.1973

Dedebaba’lar Bektaşilerin dini önderi ve lideridir. Bu konuda bilgi ve birikim düzeyini kanıtlamış, kendi cemaatinin önemli bir temsilcisidir. Bektaşi Dedebabalığa ulaşabilmek için uzun ve yorucu bir yoldan geçmek gerekir. Dedebaba olacak adayın Alevi-Bektaşi olması ve güzel sanatlar alanında kendisini ispat etme zorunluluğu vardır. Şiir, resim (hat), ebru ve müzik alanında çalışmalar yapmış, kendisini bu yönde kanıtlamış olması gereklidir. Bedri Noyan’ın da bu alanlarda önemli çalışmaları bulunmaktadır.
Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür Sanat Dergisi’nin 13 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanan 55-56. sayısında Nihat Taner’in araştırmasında verdiği bilgilere göre, Dr. Noyan usta bir ressam, hattat, müzisyen ve şairdi. Birçok müzik aletini büyük bir ustalıkla kullanmayı öğrendi. Musikiye önce keman çalmakla başlamış, klâsik kemandan bağlamaya geçmiştir. Ney üflemeye başladığında ise kullanacağı enstrümanı bizzat kendisi kamıştan yapmıştır. İlâhi ve nefesler yazmıştır. Sevenlerin dilinden düşmeyen “Kemanımla sana bir ses verebilseydim eğer” sözleriyle başlayan ‘Özleyiş’ tangosunun yanı sıra Fenerbahçe Marşı ve Gençlik Marşı da Bedri Noyan ve Necip Celal’in ortak çalışmasının ürünüdür. Bedri Noyan – Necip Celal ikilisinin bazı tangoları dönemin ünlü müzik insanlarına ithaf edilmiştir.

Örneğin;
Kimse Sevgimi Bilmez (ithaf: Barnabas Geczy)
Yıllar (ithaf: Tino Rossi)
Günler (ithaf: Xavier Cougat)
Bir An (ithaf: Annunzio Paolo-Mantovani)

Sevdim bir genç kadını, ansam onun adını. (Tango)

          
Ünlü tangolarından Kimse Bilmez Sevgimi


Ünlü tangolarından Bir An

    
Necip Celal-Bedri Noyan ortak çalışması Gençlik Marşı


  
   Bugün dahi dillerden düşmeyen ünlü Fenerbahçe Marşı





Kalemi ve fırçayı da çok iyi kullanan bir ressamdı Bedri Noyan. Karakalem çalışmaları ile bugün dahi ortada olmayan birçok eseri ve yapıyı ölümsüz hale getirmiştir. Kaşık ve su kaplarının üzerlerine Türk sanatının desen ve motiflerini işleyerek hem büyük ustalığını ortaya koymuş hem de bu desen ve motiflerin günümüze kadar gelmesine destek olmuştur.

  
  Bedri Noyan Dedebabanın Hat çalışması: Temsil taşı içinde ‘Ser’
  yazılmış, etrafına aşağıdaki dizeler ustalıkla işlemiştir

Sertlikte bir şey hâzıl olmaz ey peser,
Sertdir bıçağın gamzesi, bağrın keser
Serte ser feda olsun sana bu ser,
Sert olma âşıkların sana küser.

Dedebaba Bedri Noyan, Türkçeyi iyi kullanan ve ona önem veren birisiydi. Hacı Bektaş Veli gibi o da ibadet dilinin Türkçe olması gerektiğine inanırdı. Kur’an-ı Kerim, Türkiye’de ve dünyada şiirsel biçimde baştan sona kolayca anlaşılabilir bir şekilde ilk kez Dr. Bedri Noyan tarafından yayınladı. Böylelikle Atatürk’ün isteğini yerine getirerek Kur’ân-ı Kerîm’i Türkçe ve şiirsel yazılım ile ilk defa kaleme alan kişidir.

Bunların yanında Bedri Noyan, yirmi civarında kitap yazdı. Bu kitapların içeriği genel olarak tasavvufa yönelik konular ile Bektaşilik ve Aleviliği anlatan en önemli detayları içeriyordu. Dört bin sayfadan oluşan ve bu konuyu enine, boyuna inceleyen “Bütün Yönleriyle Bektaşilik-Alevilik’’ adlı dokuz ciltlik büyük bir kitabını yıllarca gece-gündüz çalışarak tamamlamıştır. 1955’te tasavvuf şiirleri ve nefeslerinin bir bölümünü içinde topladığı “En’el Aşk” isimli 230 sayfalık bir kitap da bu eserlerin arasında önemini koruyor. Bektaşi Ahlakı ve Türk-İslam tasavvufunda Aşk Risalesi adlı 382 sayfalık bir kitap olarak 1959 yılında yayınlamıştır.

Bedri Noyan, Bektaşiliğin önemli bir önerisinin “Eline, diline, beline” diye özetlendiğini söyleyip, “bundaki dar anlam; elden, dilden, nefsani duygularından kimseye zarar vermemek ise de, geniş anlamı şöyledir” der: “El, insanın en çok hareket yeteneği olan organıdır. Kişi bunun ile bütün yeteneklerini kullansın, güzel bir eser meydana getirsin, bir resim, bir heykel, bir san’at eseri, bir müzik icrası ortaya koysun, faydalı eserler yazsın, mesleğinde de elinin bütün yeteneğini kullansın, işini en güzel yapsın, keza dili ile kötü söylemedikten sonra, iyi şeyler söylesin, öğretsin, öğretmen gibi faydalı olsun, nefsini terbiye ile de çevresine örnek olsun…”

Hekimliği sırasında çok sayıda Larenjektomi ve Tiroidektomi ameliyatları yapan Dr. Bedri Noyan, iyi bir KBB Uzmanı olmanın yanında büyük bir araştırmacı, filozof ve sanatçı idi. 6 Kasım 1997'de Hakk'a yürüyen Bedri Noyan Dedebaba sadece tasavvuf ve edebiyat alanında değil, müzik, resim, hat, tezhip ve ebru sanatları ile de uğraşmış ve çok değerli eserler bırakmıştır. Bedri Noyan Dedebabayı tekrar rahmetle anıyoruz.
 
[1] Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür Sanat Dergisi: 13 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanan 55-56. sayısında Nihat Taner’in araştırma yazısı.